Sayfalar

29 Mayıs 2014 Perşembe

Tanrı ile Sohbet (Neale Donald Walsch)

"…Tanrı nasıl konuşur? Kiminle konuşur? Bu soruyu sorduğumda işte aldığım yanıt: Herkesle konuşurum. Hem de her an. Soru kiminle konuştuğum olmamalı. ‘Kim dinliyor’ diye sormalısın…”

Neale Donald Walsch’un Tanrıya, varoluşa, insana, yaşamın hemen her alanına olduğu gibi  öncesi ve sonrasına da ilişkin soruları ve ‘Tanrı’nın bu sorulara yanıtlarından oluşan 4 ciltlik bir seri. Çerçeveyi çizen, çizdiği bu çerçevede pratiğinize de yansıyacak birçok değerli öğreti içeren, okunması zevkli, güzel bir giriş kitabı. ‘Tanrı’ ile Neale arasında arkadaşça bir havada akıp giden sohbetlerde çok temel ve özlü bilgiler basit bir dille aktarılıyor.
İşte bir alıntı:
“…Ve kendinize şu soruyu soruyorsunuz: Neden? Neden bu yolu seçmeliyim? Bu yola girmenin anlamı ne? Ödülü ne? Nedeni ne? Neden çok basit. Çünkü yapacak başka bir şey yok.
            Ne demek istiyorsun?   
Çünkü artık denemediğiniz tek oyun bu. Başka yapacak bir şey yok. Gerçekten, yapabileceğiniz başka bir şey yok. Hayatınızın geri kalan bölümünde de bu yaptığınızı yapacaksınız. Tıpkı, doğumdan beri yapmış olduğunuz gibi. Soru, sadece bunu bilinçli mi bilinçsiz mi yapacağınız. Yolculuktan vazgeçemezsiniz. Çünkü doğumdan önce bu yolculuğa başladınız. Doğumunuz yalnızca yolculuğun ilk kilometre taşı. Bu nedenle soru, “neden bu yolu seçeyim?” olamaz. Zaten başlamışsınız. Soru ancak şu olabilir: “Bu yolda bilinçli olarak mı, bilinçsizce mi ilerlemeyi tercih ediyorum? Farkındalıkla mı, otomatik olarak mı? Deneyimlerimin nedeni olarak mı, sonucu olarak mı? Yaşamınızın çoğu, deneyimlerinizin sonucunu yaşamakla geçti. Şimdi, nedenlerini oluşturmaya davet ediliyorsunuz. “

Çeviri ve üslup biraz daha güzel olsa demekten kendimi alamıyorum ama buna çok takılmazsanız, merak ettiğiniz konulara ilişkin ezber bozacak yaklaşımlar ve bakış açıları sunacaktır. Sohbet sırasında, konular yapılandırılarak ve sırayla ele alınmakla birlikte Tanrı ile Sohbet’i diğer bazı kitaplarda yapabileceğiniz gibi rastgele bir sayfa açarak okumanız da mümkün.

28 Mayıs 2014 Çarşamba

Kanatlı Sözler

Kendin ol; diğerleri çoktan kapıldı.
(Oscar Wilde)

(İllüstrasyon: Ryan McArthur)


23 Mayıs 2014 Cuma

Aptalın Deneyimi (Mirzakarim Norbekov)


Norbekov sistemini tek kelimeyle betimlemek istesek, “neşeli bir sistemdir” demek yeterli olur sanırım.

Bazı insanların bu tip konulara, (aslında her konuya) ciddiyetle yaklaşmak gibi bir alışkanlıkları var. Her şeyi gereğinden fazla ciddiye alan bu tutum, özünde çok basit konuların da aşırı zihinsel bir çabayla ele alınması ve gerekmediği kadar irdelenmesini de beraberinde getiriyor. Çoğu zaman basit görünenin, hiç de basit olmayan önemi ve etkisi de işte bu tepeden bakan ‘proses’ sırasında uçup gidebiliyor ne yazık ki… Oysa mizah da bir ‘yol’dur. Mizahın şimşeği çaktığında zihin bir an için devre dışı kalır ve bilginin ışığı karanlıkları aydınlatır. Nasrettin Hoca gibi ustaların yolu apaçık bu iken, Sufi geleneğindeki şairlerde mizahın önemli bir unsur olduğunu da görürüz. Bu gelenekten gelen, kendini bir Sufi olarak tanımlayan Norbekov da bu yaklaşımı benimsemiş durumda. Hatta daha ileri gidiyor… Bu mizahi tutum içinde hakaretleri birbiri ardına sıralayan ‘kaba’ bir tutum içine giriyor ki istediği iletişim kurulsun. Bu iletişimi kurduğu anda da destekleyici ve sevgi dolu yaklaşımıyla okuyucunun üzerinde çalışıyor Norbekov. Böylece zihinsel kalıpları kıra kıra ilerlerken yeni bir şey inşa ediyor…

Norbekov uçlarda yaşadığı kendi deneyimlerini de aktararak, okuyucunun dikkatini daha ilk andan tekniğinin ilk ve en önemli unsuruna çekiyor: İçsel hazırlık. İşe bilinçli-bilinçsiz inançlar, kalıplar ve olumlu zannedilen tutum ve davranışların dönüştürülmesinden başlayan Norbekov, sistemini bunun üzerine inşa ediyor. Bu kısım, kendimiz hakkında (ve yolunun şifacılık olduğunu düşünenler için, şifa verdikleri kişiler ve aldıkları sonuçlar hakkında) değerli ipuçları barındırıyor.

Göz bozukluğunu tamamen giderme amacı doğrultusunda, Norbekov sistemini oluşturan özel teknikler, fiziksel egzersizler ve meditasyonlar açıklanıyor. Örneğin, “kas korsesine” ilişkin bir alıntı:

“İşte tipik mutsuz insanın davranış şeması:
Kuşkulanıyorum, inanmıyorum, umarım, vs. vs.
Sen önce:
Bana sonucu ver.
Sonra inanacağım.
O zaman keyfim yerine gelecek
Ve mutlu insana özgü “kas korsesi” bunu izleyecek.
İşte bu ölümün mantığı, kendini öldürenin, mutsuzun, başarısızın mantığı. O haklı, heeeem de nasıl haklı, kendi açısından, kendi çan kulesinden, kendi bataklığından. Ama bu bataklıkta durgunlaşmış pis kokudan başka bir şey yok!”
Kitapta özellikle göz bozukluğunun odağa alınmış olduğunu görüyoruz ama bunun sadece bir giriş kapısı olduğunu belirtmek gerekir. Teknikler diğer tüm rahatsızlıklar üzerinde de etkili olabileceği gibi bu etki fiziksel bedenle de sınırlı kalmayabilecektir.

19 Mayıs 2014 Pazartesi

Başlarken...

Farkındalık, bilinçlenme ve gelişme yolundaki çalışmalar, benim gibi mantık tarafı ağır basanlar için öncelikle zihinsel düzlemde başlıyor. Okumayı seviyorsanız, kitaplar bu düzlemdeki çalışmalarınızın zevkli ve önemli bir kaynağı olacak.

Sizi çeken her kitapta mutlaka bir şeyler bulacaksınız, boşuna okumuş olmayacaksınız. Daha sonra dönüp baktığınızda bazı kitapların görece daha düşük bir bilinç düzeyinden seslendiğini görebileceksiniz. Ama bundan daha doğal ne olabilirdi? Bilinciniz genişlerken, basamakları da tırmandınız ve kuşkusuz geride bıraktığınız o basamaklar olmadan bulunduğunuz noktaya gelemezdiniz. Bazı kitaplara ise tam nüfuz edemeyeceksiniz. Sonraları eliniz aynı kitaba gittiğinde ise bu kez bambaşka mesajlar bulabileceksiniz. Okuyacağınız tüm bu kitaplar nihayetinde size, bilginin aslında tek bir kaynaktan geldiğini ve evrensel olduğunu gösterecek.

Sadece içinde gezinmenin bile huzur verdiği bir çiçek bahçesi düşünün. Bu bahçede gül de var, lotus çiçeği de. Belki siz bir çiçeği diğerlerinden daha üstün tutuyor olabilirsiniz. Ama unutmayın ki renkleri, kokuları, görünüşleri farklı olsa da tüm bu çeşitlilik aslında tek bir evrensel bilgeliğin tomurcuklanmasından ibaret…

Bir noktada bilginin evrenselliğini iyice özümseyecek ve gelenekler arasında varmış gibi görünen ayrımları da aşarak kendinizi sonraki aşamalara hazır hissedeceksiniz.

O ana ulaşana dek siz de benim gibi, “neler var?”, “ne okuyabilirim?” düşünceleriyle arayışta olacaksınız. İşte “Rehber Kitaplar”, ileride çok yararını göreceğiniz bu arayış sürecinde size yardımcı olacak derli toplu bir kaynak olması niyetiyle oluşturuldu. Kitapçıya uğrayarak burada gördüğünüz kitapları incelemeniz ve sizi çeken kitapları alıp okumanız, sizi yolunuzun ileri aşamalarına hazırlayacak. Okudukça sorularınıza yanıt bulacak, yeni sorular soracaksınız. Donanımınızı artırdıkça bir kitap, diğerini çağıracak… Hatırlayın, öğrenci hazır olduğunda öğretmen gelir.

Rehber Kitaplar’ın önyargılarını daha yeni yeni kırmakta olanlar başta olmak üzere, arayış içindeki herkese faydalı olması dileğiyle…