Sayfalar

27 Şubat 2016 Cumartesi

Şamanın Kozmik Dünyası (Nilgün Arıt)

Mayalar, bugün kullandığımızdan daha doğru bir takvim geliştirmiş, mimaride, yazılı kültürde, matematik ve astronomide çok ileri düzeylere gelmiş bir uygarlıktı. Ne var ki, İspanya’nın, Latin Amerika’da ‘bulduğu’ kaynakları tek başına sömürebilmek adına başarılı bir şekilde uyguladığı yanıltmanın etkileri günümüzde de sürüyor. Bu uygarlığı pek tanımıyoruz, diğer uygarlıklardan farklarını pek bilmiyoruz. Popüler kültürün dikkatine 2012’den hemen önce dünyanın sonunun geldiği yönündeki ‘kehanetleriyle’ gelen Maya uygarlığı bunu hak etmiyor. Tüm bu yanıltmayı ve korkuyu bir kenara bırakırsak çok farklı bir uygarlıkla ve dahası, kadim bilgelikle karşılaşıyoruz.

Türkçede, Maya uygarlığının kozmik bilgeliğine ilişkin, bu bilgeliği yerinde yaşayarak öğrenmiş birinin yazdığı kitaplar var. Nilgün Arıt,  Maya Şamanizminin o zamanlardan günümüze el verme yoluyla ulaşan bilgeliğinin uzun yıllar süren çalışmalar sonucunda inisiye olmuş bir temsilcisi. Başlığa bir tanesini aldığım kitaplarının yanı sıra, daha geniş kapsamlı ve uygulamalı bilgileri Türkiye’ye gelerek verdiği seminerlerde aktarıyor ve seminer katılımcılarına ilk şaman yolculuklarını yaptırıp, rehberlik alabilmelerinin yolunu da açıyor.

Kitaplarının zengin içeriğini keşfetmeyi sizlere bırakıp, şaman yolculuklarından kendi deneyimim doğrultusunda biraz bahsetmek istiyorum. Şaman yolculuklarının diğer uygulamalardan en önemli farkı, olağan ve olağandışı bilinç hallerinin aynı anda deneyimlenmesi. Aynı anda ya da bir arada demek bile garip oluyor çünkü bu, şimdi ve burada iken zamandan ve mekândan bağımsız olduğunuz, bence eşsiz bir deneyim.

Davul sesi eşliğinde çıkılan yolculuklarda kulağınız davulda; kaçırmadan dinliyorsunuz. Dolayısıyla uyanıksınız, şimdi ve buradasınız. Size dışarıdan bir müdahale yok. Yani bu yönlendirmeli bir meditasyon değil. Sadece davulun sesi var. Uzanmışsınız. Gözünüz kapalı. Fakat uykuda da değilsiniz, dolayısıyla bu bir rüya da değil. Beş duyunuzun birden dâhil olabileceği, farklı bir boyuttaki gerçekliği deneyimliyorsunuz.

 Bilinç ve bilinçdışı aynı anda aktif olduğundan, deneyiminizi kısmen yönlendirebiliyorsunuz.  Bazen tümüyle kontrolü ele alıyor, bazen de seyirci konumunda kalıyorsunuz. Burada değinilmesi gereken önemli bir husus var: Gündelik bilinç, aktif durumda olduğu için olan bitene inanmakta güçlük çekebilir. “Hadi canım sende! Ama bu imkânsız?” diyebilir(siniz), “Eee bir şey olmuyor?” diyebilir(siniz), “Ne? Sincap mı yani!” diyebilir(siniz)…Tüm bunlar deneyiminizin akmasını engelleyen unsurlar olabilir. Bakın burası çok ince bir nokta. Denge kavramı öne çıkıyor. Yani tam ve mutlak bir teslimiyet söz konusu değil. Çünkü bu sizi edilgen yapardı değil mi? Diğer yandan gündelik bilincin sabırsızlık, yargılama, etiketleme, sorgulama vb alışkanlıklarını bir kenara koyarken, yine de bilinçli kalmamız, deneyime bu şekilde -farkında kalarak- kendimizi bırakmamız gerekiyor. Üzgün, kızgın, öfkeli isek bu pek kolay olmayacağından bu durumda yolculuklara çıkmak uygun olmayabiliyor. O yüzden sakin ve nötr bir durumda yolculuğa çıkmak da önem taşıyor. İdeal bir yolculuk, bana göre bilinç ile bilinçdışının uyumlu bir dansı gibi. Birbirlerinin ayağına basmadıkları sürece, liderlik birinden diğerine geçerek, deneyim akıp gidiyor.

Yolculuğa çıkmadan önceki niyetiniz elbette ki çok önemli. Sonuçta bir amaç doğrultusunda yolculuğa çıkıyorsunuz. Oldukça net sorulmuş tek bir soru ya da bir talep olabilir… Sorduğunuz sorunun ya da talebinizin karşılanmasında rehberlik edecek erk hayvanları (nagueller), mitolojik varlıklar ya da insan görünümlü rehberler deneyiminizde boy gösterebiliyorlar.

Arıt’ın aktardığına göre, karşınıza yaşam boyu nagueliniz çıkabilir, o her zaman yanınızda olacaktır. Ya da o anki ihtiyacınıza göre farklı nagueller de görebilirsiniz, bunlar sorun çözülene dek görünür ve sonra ortadan kaybolurlar. Rehberiniz insan görünümünde olabilir, mitolojik bir varlık ya da tarihi bir kişilik olabilir. Onlardan istekte bulunabilirsiniz, soru sorabilirsiniz, ya da onlar sizi alıp bir yere götürebilir, bir şey verebilirler, gösterebilirler, söyleyebilirler ya da yapabilirler… hepsi mümkün. Bu arada beş duyu da devrede olabilir. Belki bir tanesi daha öne çıkabilir, ya da beş duyunun ötesinde doğrudan ‘bilebilirsiniz’. 

Sonuçta gördüğünüz (…duyduğunuz, hissettiğiniz, bildiğiniz….) rehberlerin hepsi birer sembol. Naguelleri ele alırsak, sadece o hayvanın karşınıza çıkmış olmasının bile başlı başına sembolik bir anlamı var. Rehberlerin neleri sembolize ettiğini, Nilgün Arıt’ın “Şamanizmde Kutsal Rehberler” kitabında ayrıntılarıyla okuyabilirsiniz. Üstüne de deneyiminizde gelişen olaylar ekleniyor. Bu yaşadıklarınızı ise sizde oluşan hisler ve çağrışımlar yoluyla kendinizi yorumluyorsunuz. Kısacık zaman diliminde çok yoğun bir deneyim yaşanıyor. Bu süreçte önemli bir nokta, bu yoğun deneyimin hemen kaleme alınması. Çünkü ayrıntılar zamanla unutulabiliyor.

Öncelikle davul eşliğinde yapılan bu yolculukların, şamanik uygulamaların sadece bir tanesi olduğunu belirtmekte fayda var. Yolda ilerledikçe doğal olarak daha çeşitli, daha farklı egzersizler veriliyor. Dolayısıyla burada anlattığım yolculuk, sadece bir ilk adım. Buradan sonraysa sınırsız ufuklar önümüzde uzanıyor. Nilgün Arıt’a göre aslında tüm rehberliğe aynı anda ulaşmamızın önünde bir engel yok. Sanıyorum kabul etme ve yorumlama yönünde kendimizi geliştirdikçe, şaman esaslarına uygun bir hayat sürerek, egzersizleri yaparak sezgilerimizi güçlendirdikçe alacağımız rehberliğin de sınırları giderek genişliyor.


Nilgün Arıt’ın mevcut kitaplarını Maya Şaman İnancı – Şamanın Kozmik Dünyası – Şamanizmde Kutsal Rehberler sırasıyla okuyabilirsiniz. Belirttiğim gibi, Türkiye’ye gelerek verdiği seminerlere katılabilir ve ilk yolculuklarınızı yapabilirsiniz. Yolunuzda bu varsa, adım adım ilerleyen bir yapıda kurgulanmış seminerlerde gelişen ve çeşitlenen deneyimlerle ilerlemeniz mümkün.