Sayfalar

16 Temmuz 2017 Pazar

Şimdi'nin Gücü (Eckhart Tolle)

Yoğun öğretisi, harika hissi ve etkili uygulamalarıyla tam bir klasik.

Eckhart Tolle, otuz yaşına dek ruhsal bunalımlar içinde bocaladıktan sonra ani bir aydınlanma yaşar. Kendini gecenin bir yarısında ansızın gelen bu yoğun deneyime teslim eder ve sabah bambaşka birisi olarak uyanır. Tolle, derin bir huzurluluk haline kalıcı olarak geçtiği bu ilk deneyiminden sonra “tarif edilemez güzellikte vecit halleri” yaşayacağı uzun bir keşif dönemine girer. Bu süreçte ‘sahte benliği’ tamamen silinir. Artık ne işi, ne evi ne de herhangi bir toplumsal kimliği vardır. Diğerlerinin de hissedebildiği yoğun bir huzur içinde parklarda yatıp kalkarken insanlar zaman zaman ona gelip sahip olduğu bu huzuru nasıl elde ettiğini sormaya başlar. Tolle’nin yanıtı kısadır: “Ona zaten sahipsiniz”.

Kitap, Tolle’ye spiritüel bir öğretmen olmanın yolunu açan bu tür sorular ve onun verdiği yanıtlardan oluşuyor. Kitabın varoluşa dair geniş bir yelpazeye yayılan içeriği, şimdide olmak ya da daha doğru bir ifadeyle mutlak bir mevcudiyet hali içinde olmak merkezinde kurgulanmış. Geçmişte ya da gelecekte değil de tam olarak şimdide olmanın önemi, spiritüel boyuta geçmenin anahtarı olmasından, ‘şimdi’nin ‘tezahür-etmemiş-olan’a girmek için ana kapı olmasından ileri geliyor. Tolle kitabında insanın bu şekilde ‘var’lıkla bağlantıda olmasının muazzam sonuçlarını ve bu bağlantının kopmasının yarattığı ıstırabı bir arada ele alıyor. Zen geleneğinden tasavvufa, Hristiyan mistiklerden psikologlara kadar çeşitli kaynaklara yer yer atıf yapılmakla birlikte, kitap zihinsel kaynaklı değil. Kitabın okuyana verdiği güzel hisse bakılırsa, içerdiği bilgi başka tür bir kaynaktan akıp gelmekte.
‘Şimdi’nin Gücü’ en sevdiğim kitaplar arasında yer alıyor. Kitaplığınızdan eksik etmeyeceğiniz bir klasik.

Şimdi’nin Gücü Uygulama Kitabı

Eckhart Tolle, asıl kitaptaki uygulamaları ön plana çıkarttığı bu kitabın, oradaki öğretiyi yoğun bulanlar için giriş kitabı niteliğinde olduğunu söylüyor. Kitabın sunuş kısmını ve önsözünden bazı kısımları aktarmayı yeterli görüyorum:

“Özgürlüğün başlangıcı sizin “düşünen” olmadığınızı idrak etmektir. Siz, düşüneni izlemeye başladığınız anda, daha yüksek bir bilinç düzeyi harekete geçer. O zaman, düşüncenin ötesinde engin bir zekâ âleminin bulunduğunu, o düşüncenin o zekânın sadece minicik bir veçhesi olduğunu fark etmeye başlarsınız. Ayrıca, gerçekten önemli her şeyin - güzellik, sevgi, yaratıcılık, sevinç ve iç huzurunun – zihnin ötesinden kaynaklandığını da fark edersiniz. Böylece uyanmaya başlarsınız.”

11 Mart 2017 Cumartesi

Sezgiler, Bilinçdışı ve Özgür İrade

Schopenhauer, “İnsan pekâlâ istediğini yapabilir ama istediğini isteyemez.” derken haklı mıydı?

Hayatımız boyunca irili ufaklı birçok karar veriyoruz. Peki, hangileri lehimize sonuçlanıyor?

Sezgilerimiz doğrultusunda verdiğimiz kararlar  yoksa bilinçli bir düşünme eylemi sonucunda verdiklerimiz mi?

Karar vermemiz gereken durumlarda dikkate alacağımız ölçüt sayısı nispeten az ise, bilinçli düşünme yoluyla rahatlıkla doğru kararı verebiliyoruz. Fakat bilimsel araştırmalar, çok sayıda ölçütün göz önünde bulundurulması gereken durumlarda sezginin en güvenilir rehber olduğunu gösteriyor.

Bilinçli düşünme eyleminden sorumlu beyin korteksi en fazla 40 ila 60 uyarımı işleyebilirken, bilinçdışında beyin 11 milyon uyarımı işleyebiliyor. Bu, muazzam bir kapasite farkı. Bilinçdışı, biz farkında olmadan pek çok bilgiyi kaydediyor, depoluyor ve değerlendiriyor. Kaydettiği olayları önemli ve önemsiz, olumlu ve olumsuz olarak sınıflandırıyor ve bu bilgilerden yola çıkarak saliseler içinde kararımızı etkileyen sezgisel öneriler üretebiliyor. Elbette karar verilmesi gereken duruma benzeyen geçmiş deneyimlerimiz olması şartıyla.

Yeni ve karmaşık olmayan durumlarda ise düşünerek karar vermek, daha isabetli karar verilmesini sağlamanın yanı sıra kendimizi daha iyi hissetmemizi de sağlıyor. Argümanları derlemek, gözden geçirmek ve karşılaştırmak kendimizi güvende hissetmemizi sağlıyor. Ancak sağlıklı hükümlere varmak için ön koşul, elimizdeki verilerin doğru olması. Mühim gerçekleri gözden kaçırır, yanlış değerlendirir ya da göz ardı edersek enine boyuna düşünerek de doğru karar veremeyiz.

Bir de seçeneklerin bize başkaları tarafından sözlü bir çerçevede sunulduğu durumlar var. Bize seçenek sunulurken kullanılan dil, kararımızı etkiliyor. Teklifin içerdiği bilgi aynı olmasına rağmen, dile getiriliş biçiminde olumlu ya da olumsuz ifade kullanılıyor olması bizi yönlendirebiliyor ve kararımızı etkiliyor. İşte bu ‘çerçeveleme etkisi’, bilinçli düşünmeyle verdiğimiz kararlarda dahi farkında olamadığımız süreçlerin varlığını gösteriyor.

Diğer yandan karşılaştığımız durumlar çoğu zaman sandığımızdan daha karmaşık. Birçok şeyin diğer birçok şeyle bağlantılı olduğunu yadsıma eğilimindeyiz. Seçenek bolluğu, yanlış karar vermiş olmak şüphesini artırarak mutluluğu azaltıyor. Özellikle mükemmeliyetçiler, aldıkları karardan bir türlü mutlu olamıyorlar. Bu gibi durumlarda düşünme sürecini kısıtlamak ve kararı uygulamadan önce bir gece uyumak iyi bir strateji. Konu üzerinde bilinçli düşünmenin bir kenara bırakıldığı bu sürede bilinçdışı bilince göre muazzam ölçülerdeki kapasitesiyle veriyi işler ve sabahleyin kararı bir his olarak bildirir.

Peki, kararlarımızı edinimlerimizden, güdülerimizden ve her türlü etkiden özgür verebiliyor muyuz? Araştırmacılar, aslında her durumda son sözü bilinçdışının söyleyip söylemediğini tartışıyor. Bu bağlamda “irade özgürlüğü” de tartışılan bir konu haline geldi. İnsanın özgür iradeye sahip olduğu düşüncesi yararlı bir düşünce çünkü aksi takdirde yapıp etmelerimizin bir anlamı kalmaz, sonuç hiç değişmezdi. Ama bakın Schopenhauer ne demiş: “İnsan pekâlâ istediğini yapabilir ama istediğini isteyemez.”!!!

Bu kadar kesin bir yargıya varmak mümkün gözükmese dahi, yine de bilinçdışının kararlarımızda çok büyük bir etkisi olduğu açık. O halde yapacağımız ilk iş orada birikmiş travmaları temizlemek ve böylece bizi bekleyen ruhsal hediyelere ulaşmak olmalı, öyle değil mi?  Bu sayfalarda yer verdiğimiz nefes gibi, şaman yolculuğu gibi ya da meditasyon gibi size yakın gelen herhangi bir teknikle bu mümkün.

Sezgilerinize kulak verin; sonuçta bilinçdışında buna karar verdiniz bile! J